Blog
Yapay Zeka ve Yapay Zekanın Kişiliği: Bilim Kurgu mu? Pratik Bir Uygulama mı?
Yarattığının senden nefret etmesi garip değil mi? 2014’te vizyona giren Ex Machina filmindeki yapay zekâya sahip insansı robot Ava’nın filmdeki yaratıcısına söylediği bu söz filmin en çapıcı anlarından biriydi. Aynı bu ve benzer filmlerde olduğu gibi yapay zekâya nefret, sevgi, empati, merhamet veya merhametsizlik gibi kişilik özellikleri atfedilmekte ve kişilikleri varmışçasına distopik veya ütopik senaryolar karşımıza çıkmaktadır. Yapay zekaların nasıl bir kişiliği haiz olması gerektiğine karar verebilmek için önce “kişilik” kavramı analiz edilmeli ve hukukun amacına uygun olarak yapılacak değerlendirmeler sonucunda bir çerçeve belirlenmelidir. Çerçeve belirlendikten sonra küresel ve yerel düzenlemelere gidilmeli, hak ve sorumluluklar bu kapsamda değerlendirilmeye başlanmalıdır.
“Kişilik Nedir?” Sorusuna Bir Bakış
Yapay zekanın kişiliğini tanımlayabilmek için öncelikle kişiliğin ne olduğuna dair sınırların belirlenmesi gerekmektedir. Kişilik kavramı psikoloji ve felsefede hala tartışılmakta olup tek bir doğru tanımı bulunmamaktadır. Ancak psikoloji alanında çoğunluğun kabul ettiği şekliyle kişiliğin bir insanı diğerlerinden ayıran, o kişiye has davranışları, düşünceleri kapsadığını söylemek mümkündür ve bu davranış ile düşünceler süreklilik sergiler. Kişiliğin oluşmasında diğer insanlarla kurulan iletişim de önemlidir. Kişilik, doğuştan getirilen bazı eğilimleri de kapsamakla beraber ağırlıklı olarak bebeklikten itibaren kişinin çevresindeki insanlarla kurduğu etkileşimler ve bu etkileşimler sonucu yaşadıkları ile şekillenir.1
Kişiliğin felsefi tartışmalarına daha fazla değinmekte fayda vardır zira bir insan için kişiliğin ne olduğunun tanımı yapılırken başvurduğumuz tartışmaları yapay zekâ için de kullanmamız mümkündür. Platon’un Devlet adlı eserinin alegorik okuması yapıldığında aslında bir kişiliğin inşasından bahsettiğini söylemek mümkündür. Eserde bahsedilen yönetim şekilleri (aristokrasi, monarşi, timokrasi, oligarşi, demokrasi ve tiranlık) alt kişilikleri oluştururken sistemin kendisi kişiliğin bütününü ifade eder. Bu alt kişilikler zaman zaman ortaya çıkar veya kaybolur; ancak önemli olan “filozof kral” kişiliğinin yani diğer kişilikleri doğru şekilde yönetecek ve uyumu sağlayacak alt kişiliğin oluşturulmasının sağlanmasıdır. Kişilik teorisine ilişkin 20. yüzyıl literatüründeki en tutarlı ve önemli bulgulardan biri, ruhun tek parça değil çoğul olmasıdır ve Platon bu çoğulluğu farklı yönetim biçimlerinin bir bütün içinde nasıl bir araya geldiğini anlatarak önemli bir temel sağlamaktadır. Alt kişilikler bilinçli, bilinçsiz veya bilinçaltında olabilir. Bilinçaltındaki veya bilinçsiz alt kişilikler, bilinç kazandıklarında daha makul davranışlar sergiler. Bu makul davranışlar karar verme süreci üzerinde doğrudan etkilidir. İnsanlar zaman içinde deneyim kazanır ve bu deneyimler birçok şekilde toplum içinde pekiştirilir. Pekiştirilen her davranış alt kişiliklerin bilinçli bir statüye gelmesine yardımcı olur. Platon’un çalışması alt kişiliklerin yapısı ve dinamikleri hakkında önemli bilgiler barındırdığı gibi kişilik entegrasyonunu ve kendini gerçekleştirmeyi teşvik etme veya bunlara yönelik engelleri kaldırma konusunda da bir çözüm sunmaktadır. Bu nedenle Platon'un eserinde yer alan bu teorinin modern psikolojiye fayda sağlayabilmesi, geleneksel ahlak kavramlarını kişilik entegrasyonu meselesiyle başarılı bir şekilde bütünleştirmesinden kaynaklanır.2 Platon’a dayanarak, insanın kişiliğini keşfediş süreci otonom bir yapay zeka tarafından taklit edildiği ya da öğrenildiği göz önünde bulundurulduğunda insanlar için yapılan sorgulama sürecini tekrar etmek gerekecek midir?
Yapay zeka ile birleştirilebilecek yaklaşımlardan biri olarak Levent Bayraktar’ın “İnsan Metafiziği: Benlik, Kimlik, Kişilik”3 makalesi de örnek verilebilir. Bayraktar makalesinde insanın diğer canlılardan farkını, varoluşunun bir benlik üzerinde kurulu olmasına dayandırmaktadır. Bu benlik de kimlik ve kişilik olarak ikiye ayrılır. Bayraktar’a göre kimlik daha fazla kim olduğumuzla ilgiliyken kişilik kim olmak istediğimiz ve kendimizi kim olarak inşa ettiğimiz gerçekliğinin bir parçasıdır. Burada kimliğin somut temellerinin aslında kişilikle bir bütünlük yarattığını belirtir. Kişiliğin altına “değer bilinci” kavramını ekler. Buna dair: “Değer bilinci; statik olanın evrensel mahiyetini kavrayıp, eleştirmek ve değerlendirmek suretiyle yeniden üretebilir, güncelleyebilir. Bunun için felsefi bir bakış açısına, sorgulamaya, değerlendirmeye, yorumlamaya ve yeniden üretmeye ihtiyaç vardır. Öyleyse kimlik, sosyolojik bir gerçeklik iken kişilik, felsefi (etik, estetik, metafizik) bir varoluş ve inşadır denebilir” demektedir. Öyleyse var olan bir durumun değerlendirebilmesi için değer bilincine sahip olmak gerektiği söylenebilir. Bunun sağlanabilmesi dinamik ilişkiler içinde bulunan kişinin donatıldığı değerleri özümseyerek bir kişilik oluşturmasına bağlıdır. Bir yapay zekanın kendi değer bilincine sahip olabileceği bir senaryoda sadece insana atfedilen bu özelliklerin aynı zamanda yapay zekalar için de geçerlilik sağlaması mümkün müdür? Makalenin ilerleyen kısımlarında bu soruya geri döneceğiz.
Yapay Zekâ Nedir?
Yapay zekanın hukuki kişiliğini tartışmaya başlamadan önce bu kavramın neleri kapsadığını anlamak önemlidir. Tartışmalarının doğuşu, Alan Turing'in 1950'de yayınlanan eseri "Computing Machinery and Intelligence" (Bilgi İşlem Makineleri ve Zekâ) ile alınmaktadır. Turing makalesinde "Makineler düşünebilir mi?" sorusundan yola çıkar ve şu anda "Turing Testi" olarak bilinen bir insan sorgulayıcının, bir bilgisayar ile insanın daktiloda yazılan yanıtını ayırt etmeye çalışacağı bir test sunar. Makine öğrenmesine yönelik sorgulamalar yapan bu makalenin daha sonraları yapay zeka araştırmalarına temel sağladığı kabul edilmektedir. Yapay zeka kavramı ise ilk defa 1956’da Amerikalı bilgisayar bilimci John McCarthy tarafından ortaya atılmıştır ve şu şekilde tanımlanmaktadır: “Yapay zeka, akıllı makineler, özellikle akıllı bilgisayar programları yapma bilimi ve mühendisliğidir. İnsan zekasını anlamak için bilgisayarların kullanılması gibi benzer bir görevle ilgilidir, ancak yapay zeka kendisini biyolojik olarak gözlemlenebilir yöntemlerle sınırlamak zorunda değildir.”4
Yapay zekanın günümüzde kabul edilen dört türü bulunmaktadır: tepkisel yapay zekalar (reactive machines), sınırlı hafıza kapasitesine sahip yapay zekalar (limited memory), zihin teorisine hakim yapay zekalar (theory of mind), kendi varlığının farkında olan yapay zekalar (self-awareness).5
Tepkisel yapay zekalar en basit olan türü ifade eder ve sadece uzman olduğu tek alanda tepki verir. Örnek olarak dünya satranç şampiyonu Kasparov’u yaklaşık 20 yıl önce bir satranç oyununda yenmiş olan IBM Şirketi’nin Deep Blue adlı yapay zekâsı6 verilebilir. Sınırlı hafıza kapasitesine sahip yapay zekalar, önceki olayları veya verileri gözlemleyerek öğrenilen bazı bilgileri saklayabilir ve bu hafızayı önceden programlanmış verilerle birlikte kullanarak bilgi oluşturabilir. Örneğin kendi kendine giden/otonom arabalar bu tür yapay zeka teknolojilerini kullanmaktadır. Zihin teorisiyle hareket eden yapay zekalar ise insanlardan elde edilen bilgileri kullanıp bunlardan öğrenerek ve daha sonra farklı bir durumda bunları harmanlayarak nasıl iletişim kuracağını veya nasıl tepki vereceğini tespit eder. Son olarak kendi varlığının farkında olan yapay zekalar, hayal edilebilen en karmaşık makinelerdir ve bazıları tarafından yapay zekanın ulaşması beklenen nihai hedefi olarak tanımlanmaktadır. Bu türden yapay zekalar yalnızca insan duygularını ve düşüncelerini anlamakla kalmaz; aynı zamanda başkalarının duygularını öngörebilir, soyut çıkarımlar yapabilir, son derece zeki ve kendi varlığının bilincine sahiptir.7
İlk iki tür yapay zekayı dar (zayıf) yapay zekalar kümesine koymamız mümkündür. Nitekim günümüzde aktif olarak kullandığımız teknoloji bu gruptaki yapay zekaları kapsamaktadır. Sınırlı işlevsellikleri nedeniyle bu tür yapay zekalar sadece programlanmış komutları yerine getirebilmektedirler. Zihin teorisiyle hareket eden yapay zekalar insanlara daha yakın olduğu için genel (güçlü) yapay zekalar arasında değerlendirilmektedir. Genel yapay zekalar varsayımsal olarak kabul edilmekle birlikte şu anda bir örneği bulunmamaktadır; ancak teorik olarak güçlü bir altyapıya sahip olduğu için yakın gelecekte karşılaşılması muhtemeldir. Kendi varlığının farkında olan yapay zekalar ise süper yapay zeka olarak adlandırılmaktadır ve bilişsel yeteneklerinin insana eş, belki de daha gelişmiş olması beklenmektedir.
Neden Yapay Zekalara Kişilik Atfediyoruz?
Yapay zekaların sorumluluğundan bahsedebilmek için öncelikli olarak hukuken tanınmış bir kişiliği olması gerekir. Yapay zeka teknolojisiyle çalışan bir makinenin, karar ya da fiillerinden doğan zarar veya yarar sonucunda kime başvurulacağını tespit edebilmek için kanun çerçevesinde belirlenmiş bir kişilik bulunmalıdır. Bu nedenle hukuk, sadece günümüz teknolojisini baz alarak hareket etmemeli, ileride geliştirilmesi planlanan insansı makinelerin de bilinç kazanmasını göz önünde bulundurarak geniş bir çerçeve çizmelidir. İkinci nokta, yapay zekaların insana eş değer bir bilince ulaşması durumunda doğacak etik soruların cevaplarının da şimdiden verilmesi gerekliliğidir. Yapılan hukuki düzenlemelerin yaşanabilecek hak ihlallerini de kapsaması büyük öneme sahiptir. Örneğin bir insansı robota karşı, normalde insan hakları ihlaline giren bir davranış sergilendiğinde ve bu robotun acı çektiği görüldüğünde ne yapılacağı hala büyük soru işaretidir. Böyle bir durumda hukuk normlarının nerede, nasıl devreye gireceği gri alanda kalmaktadır ve bu ihlalin gerçekleşmemesi için hukukun teknolojik gelişmeleri paralel bir şekilde takip etmesi yeterli olmayabilir. Önleyici hukuk normlarının devreye girebilmesi için geç kalınmış olabilir. Bu nedenle yapay zekalara tanınacak kişilik kapsayıcı olmalı ve geleceğin getireceklerini de göz önünde bulundurmalıdır. Bu tartışmaları yapay zekanın hukuki kişiliği makalesinde derinlemesine inceleyeceğiz.
Av. Kemal Altuğ Özgün
Ece Mert
Referanslar:
1) https://www.fethiyepsikiyatri.com/kisilik-nedir/
2) https://satyagraha.wordpress.com/2017/01/12/psychopolis-postulates/
3) Bayraktar, Levent. «İnsan Metafiziği: Benlik, Kimlik, Kişilik.» Metafizik: Kavram ve Problemleriyle Mantık Felsefesi. Dü. A. Kadir Çüçen. Bursa: Sentez Yayınları, (Aralık 2018). 250-260. PDF. Erişim Tarihi: 10 Mayıs 2021. <https://www.researchgate.net/publication/333320373_Insan_Metafizigi_Benlik_Kimlik_Kisilik>.
4) McCarthy, John. «What is Artificial Intelligence?» (2004). PDF. Erişim Tarihi: 10 Mayıs 2021. <https://homes.di.unimi.it/borghese/Teaching/AdvancedIntelligentSystems/Old/IntelligentSystems_2008_2009/Old/IntelligentSystems_2005_2006/Documents/Symbolic/04_McCarthy_whatisai.pdf>.
5) Fonseca, Lauren. «An Introduction to Artificial Intelligence: The Four Types of AI.» (2020). The Difference Engine. Erişim Tarihi: 10 Mayıs 2021. <https://www.thedifferenceengine.tech/blog/2019/11/an-introduction-to-artificial-intelligence-the-four-types-of-ai>.
6) Bak, Başak. “Medeni Hukuk Açısından Yapay Zekanın Hukuki Statüsü ve Yapay Zeka Kullanımından Doğan Hukuki Sorumluluk”. (2018). TAAD, Y: 9, S: 35, s. 211-232. Erişim Tarihi: 10 Mayıs 2021. <https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/980798>.
7) BAK,B. s. 215
En güncel gelişmeler ve YZTD’den haberler için e-posta bültenimize kayıt olabilirsiniz.